Genetik ilminin bize verdiği bilgilere göre varlıkların kalıtsal yapılarındaki temel ana yapı özellikleri ile beraber türe ait farklı versiyonlardaki çeşitlilik de bu yolla korunabilmekte veya çeşitlilik daha da türetilebilmektedir.
Bugünkü bilgilerimize göre genetik temel kod, her canlı için özel olarak tasarlanmış ve belli bir düzenle işleyişi programlanmış bir yapı ile sorunsuz veya sorunlu gibi hareket ederek kendisi için önceden müddetlenmiş bir zamana kadar varlığını sürdürmektedir.
Sağlam veya normal olduğunu kabul ettiğimiz bir canlının ana temel yapısındaki sıhhatli genetik temel kod yapısının doğru kuruluş dizilimini, normal olmadığına hükmettiğimiz bir bakıma hastalıklı dediğimiz örneklerden aldığımız bilgi sayesinde çözümleyebiliyoruz. Esasen sakat dediğimiz ama bir süreliğine de olsa varlıklarını o değişmiş genetik kod ile sürdüren yapılar, bize doğru yapının da bozuk yapının da nasıl çalıştığını bir şekilde öğretmiş oluyor diyebiliriz.
İnsanoğlunun ilk genetik denemeleri Mendel’in farklı tür bitki ve havyan deneme çalışmaları ile iyi niyet ile başladı. Çağımızda ise genetik bilgi artık, bir savaş malzemesi haline gelmiş durumdadır. Kendi neslini genetiği ile oynanmış ürünlere maruz kalmalarına karşı koruyarak, diğer tüm insanlığı yavaş yavaş bir kobay gibi bitirme adına iğrenç senaryolar peşinde koşan gözü dönmüş ve aklı sıra kendi dini veya etik yapısını en üstün ırk gibi gören siyonist, materyalist biyogenetik ve ilaç şirketleri bugün üzerinde yaşadığımız dünyanın en zengin ve nüfuzlu ekonomik gücü ile pek çok yönden verdikleri zararla Ademoğlu için, ilahi nizamnamedeki eksiksiz ve kusursuz yapının mimarı Cenab-ı Hakk’ın El-Fâtır ismi şerifi ile sunduğu saf ve katıksız biyogenetik ikramı, yine onun varlık yasalarındaki sırra ihanet ederek kendi zatını ilahlaştırır iken, fıtratın aslını bozarak yeryüzünde çok ciddi bir genetik ifsat hareketinin baş aktörleridirler. Bizde bir deyiş vardır. Yemekçi kendi pişirdiğinden yiyorsa sorun yoktur. Ama dikkat buyurun bunlar yemiyor, yediriyorlar.
Artık savaşın şekli de değişti. Son zamanlarda erkek ve kadın kısırlıklarının sayısı artmaya başladı. Azospermi adıyla bilinen erkeklerde sperm olmayışı asrın sorunu hale gelmeye başladı. Keza kadınlarda yumurta ömrünün kısalması da olayın diğer bir yönü. Genetik hastalıklar çoğalmaya başladı. Otoimmün hastalıklar, bağışıklık sorunları, romatizmal hastalıklar ve kanserler çoğalmaya başladı. Çözüm ise artık eskisi gibi bir antibiyotikle çözümlenecek boyutta değil. İşte ilahi fıtrata müdahale edişin sonucu bu. Bir başka deyişle de hala varlığımızın yegâne tek hüküm ve otorite sahibi Allâh’ı tanıyamayanların deyişi ile ‘’Doğa Anaya’’ (!)saygısızlık deyin. Doğallığı, ilk mayayı, saflığı, masumluğu daha doğrusu fıtratı kirletmenin faturasını kim ödeyecek?
Bu nedenle her işte olduğu gibi fıtratımıza uygun doğal ve kaynağı belli, genetiği ile oynanmamış bir gıda ve ilaç hareketi için insanlık ve ümmet harekete geçmelidir.
Not: Benim bu konuda yazmış olduğum makalemle ilişkili olarak ABD’li bir gazetecinin geçtiğimiz yıllarda yayınlanan Kıyamet Deposunda Ölüm Tohumları isimli haberini haber başlığına tıklayarak okuyabilirsiniz.