Daha önceki yazılarımda bazı ailesel genetik geçişli vakalar olduğunu belirtmiştim. Bu ailelerden biri de üç kardeşliler…
Önce abileri geldi, tedaviye aldık. Arkasından ikinci kardeş ve sonra da en küçükleri olan Ahmet geldi.
Büyük abinin yaşı ve TESE oluşu nedeniyle tahmin ettiğim gibi iki sene ve sonrasında hiç germ hücresinden yani yalnız Sertoli hücresi tablosu adımı verdiğimiz (Sertoli Only Cell) en geri noktadan, olgun sperme geçişin bir önceki Spermatid’e kadar hücrelerdeki gelişimini geliştirmiş olduğumuz detaylı sperm kök öncü hücre analizi ile gözlemledik.
Burada şu kanaate varıyoruz ki son 3-4 analiz aynı bulguları veriyor ise o zaman semende görebileceğimiz detayda hedef ancak bu kadar yapıyoruz dedikten sonra hastaya iki seçenek sunuyoruz.
Ya Spermatid ile ameliyatsız veya ameliyatlı mikroenjeksiyon yöntemi ile tüp bebek deneyeceğiz yahut da TESE içinde sperm bulursak onunla deneyeceğiz. Abi böyle, diğer abi daha yeni sayılır, tedavisi sürüyor. Gelişmeyi ağır alıyor. Çünkü onda direnç gelişmiş onu yeni yeni düzeltebildik. O da TESE olanlardan…
Gelelim küçük kardeşe. Ahmet bize geleli bir yıl olmuş sadece. Yaşının daha genç oluşu ve TESE olmayışı onun avantajı idi. Henüz ikinci safha adını verdiğimiz FSH ekleme kriterimiz olan spermiogram’da sentriol’den kuyruk gelişim aşamasının başlangıç safhasına geldi mi diye bakacak iken, tedavisini ve testis yedek kapasitesinin gereği olarak 150-200 spermi Pellete (yüzen sıvıda bulamazsak santrifüjle, dibe çökenleri derli toplu daha rahat görme imkanı ama bulunanı kullanmanın sıkıntı olduğu yöntem )gerek kalmadan her sahada 1-2 sperm hem de motil olarak görmek imkanı nasip oldu.
>Şimdi başından sonuna tefekkür edip, hikâye bize neler anlatıyor diyerek payımıza düşünleri kabul edelim. Aynı genetik yapının örnek vakaları olan abiler TESE olmasaydı da tedavi görerek olsa nasıl olurdu diye düşününce cevap altta hazır;
Çıkarsa tamam zaten. Normal semende çıkmazsa ameliyatta daha çok şans olduğu daha kesin.
Hastayı oyalamıyor, aksine gerekçe oluşana kadar takip ediyoruz. Tedaviye cevap verdi ise verdi diyor, vermedi ise vermedi diye konuyu büyük bir oturum ile en başa dönerek nereden nereye geldiğimizin resmini çiziyor ve neticeyi beraberce bir karara bağlıyoruz.
Altı ay veya bir senelik tedavinin genelde yetmediğini ve ilk olumlu sonuçların genelde ortalama olarak bir buçuk sene gibi bir süre sonunda başladığını gözlemliyoruz.
Bu konuda aceleci bir tavırla TESE yaklaşımının doğru olmadığı bilincini sizlere belki de ilk defa anlatan, duyuran benim.
Elbette TESE’ye karşı değiliz. Bizler tedavisiz, rastgele, öngörüsüz ve gerekçesiz TESE yaklaşımlarının doğru olmadığına inanıyor ve inandığımız doğruları da her zaman her ortamda ortaya koymaya çalışıyoruz. TESE olmayanlarda doğal yolla sperm çıkışını bir yana bırakalım, kendiliğinden doğal gebelikler yaşadık. En azından spermatid enjeksiyonu ile tüp bebek adına TESE olmadan deneme adımlarında mutlu bir gelişme yaşadık. Bu ilk defa oldu.
Çünkü dünya bunun TESE ile enzimatik yolla sperm ayıklanmasından sonra deneneceğini biliyor idi. Üstelik bu tür hücre gelişim aşamasına gelme oranlarımız % 90’lar seviyesinde.
Yani hasta 0 kök hücreden buraya kadar gelebiliyor artık.
Neyin sayesinde?
Doğru tedavi, doğru fitoterapi ile oluyor tüm bunlar…
Bu tür vaka yazılarını sizlerle paylaşarak sadece bize gelin çağrısı yapıyormuşuz gibi bir anlam oluşmasını istemem. Bugüne kadar bu tür yazılarla beraber tecrübelerimi, tedavi yöntemlerini sizlerle paylaştım ve paylaşmaya da devam ediyorum.
Bazı kurum veya oluşumlar konferanslar düzenliyorlar. Böylesi bir oturumun içindeyim, yaptıkları sunumlarda takdim ettikleri beş vakanın beşi de tedavisi tarafımdan gerçekleştirilen doğal sperm çıkışlı hastalardaki tüp bebek başarısıdır.
İsmimin takdim edilmemesinin dahi bahanesi hazır. “Bizler belli bir grubun sponsoru gibi hareket etmiyoruz.” demekteler.
Yine konferanslar yapılıyor… Dünyada ilk defa TESE’siz spermatid ile gebeliği sağlayan bizim uygulamış olduğumuz tedavi yöntemleri oldu.
Onlara göre bunu sağlayan kişi/kişiler yine bizim gönderdiğimiz embriyologlar ve hastaneler olarak ön plana çıkmaktadırlar. Bırakın davet etmeyi, ismimizle barışık olanların gruplarla olan ilişkilerini kesmek gibi sözler söylenilmektedir.
Bir hastanenin böylesi bir başarının ardından öncelikli olarak beni haberdar etmesi gerekirken hastayı medya ortamlarına çıkarma gayretleri de yiğitlik arz ederken hırsızlığını belgelemesi gibi bir durumdan başka bir şey değildir.
Biz Türkçemizde bu durumu şöyle ifade ediyoruz: “Yiğidir öldür ama hakkını yeme!”
ROSI tekniğini Atsushi Tanaka Kasım 2015’de yayına verdiğinde ilk anlatan bendim. Tanaka’nın ne demek istediğini ne bu bahsini ettiklerim ne de diğer meslek mensupları anlamış değiller. Dünya Elonge Spermatid ile TESE ameliyatı ile elde edilen hücrenin mikroenjeksiyonu ile gebelik başarısını zaten sağlıyordu. Son zamanlarda Elongesi bile olmayan vakalara ne yapmalıyız diye bu çalışmayı yaptığını ve daha geri plandaki ve şansı daha düşük konumdaki hücrelerin bir sonraki safhaya geçebilecek hangi hücreler olduğunu tanıma ilkelerini anlatarak 734 yumurta ile işlem yapılarak ancak 14 adet sağlıklı bebek ile sonuçlandığını duyurdu. Yani sık sık deneme yapmak gerekecek.
Bana göre Azospermi için devlet desteği verilmesi bir şart. Bu konudaki maddi yükü maalesef herkes kaldıracak güce sahip değil. Biz bize düşen mesuliyeti yapabildiğimiz kadar yaptık, yapmaya da devam ediyoruz.
Bizim Sertoli Cell Only seviyesinden alarak geliştirdiğimiz ve Elonge Spermatidlerin ileri seviyelerine çıkardığımız hasta oranı en iyi dünya oranı!
Yani ROSI’den daha şanslı hücrelerimiz var.
Dünyanın en iyi kök hücre otörleri ile başarımız konusunda yazışıyoruz! Patent başvurusu yapıldı.
Hayırlı olsun diyelim!